31 Mart 2023 Cuma

 

YENİ YAŞIM

Sevgili dostlar, ne çok anlamlar yükleriz hayatımızın dönüm noktalarına! Her geçen yıl bir şeyleri alıp götürürken, biz gidenlerin ardından kutlama yaparız. Yitip gidenlerin acısının bastırılması mıdır bu kutlamalar, yoksa çılgınca tükettiğimiz zamanın ardından kaybettiğimiz bir şey olmadığını kanıtlamak istercesine amaçsız bir çaba mıdır? Sahiplendiğimiz her şey bizi kopmayacağını sandığımız bağlarla bağlar hayata. Yoksa her yıl yaptığımız kutlamalar, sahiplik üzerine kurguladığımız dünyaya karşı “Pirus Zaferi”mizin ilanı mıdır? Bedeli yitip gidenler olan böyle bir zaferin bizim için ne anlamı vardır? Ya da yitirdiklerimizden sonra, her sene biraz daha az kendimiz olan yeni bir kişinin doğuşu mudur kutlanan?  

Bir çocuk doğruluğunda kalabilen var mıdır aramızda? Bir çocuk saflığında kalabilen var mıdır? Bir çocuk gibi içten gülebilen, ya da bir köpek için ağlayabilen, bir kedi için şefkat duyabilen var mıdır?        Yaşantımızın geçmişten gelen sahiplikleri ve geleceğe ilişkin planları buna müsaade eder mi? Yoksa kaybetme korkusu ağır mı basar? Her biri kendi cevabını içinde barındıran sayısız sorular vardır. Bunlar onlardan sadece bir kaçıdır. Her bir soru bize yeni kapılar açar. Ama sorulara cevap arayıp o kapıdan geçmeyi göze alabilir miyiz, bu belli değildir.

Kazanç nedir? Eminim herkesin buna verebileceği çok çeşitli cevapları vardır. Tıpkı “bedel nedir?” diye sorsam verilebilecek cevaplarda olduğu gibi kazanç da çok çeşitlidir. Ama bir soyutlamaya gidersek, aslında hayatta her şey, kazanç olarak görülemeyecek kadar geçicidir. Herhangi bir şey sadece zaman boyutunda anlamlıdır. Ona zamandan bağımsız değer atfeden ve sonra tanımladığımız anlamın parmaklıkları arasında güneşi görebilmeyi büyük bir umutla bekleyen kendimizden başkası değildir.   

İşte bu hislerle yeni yaşıma “merhaba” diyorum. Merhaba yeni Özkan! Artık bir önceki benden farklıyım. Daha az çocuk, daha az duygusal, daha az duyarlı, daha az dürüst, daha az özgür bir insanım. Hatta ne kadar insanım, bunu bile bilmiyorum. Bunu kutlamalı mıyım, ya da kutlayanlara teşekkür ederken kaybettiklerimin ardından içimden dökmek gelen gözyaşlarımı kendi içime mi akıtmalıyım? Hayatı seçeneklerden çıkarıp olduğu gibi kabul etmek ve böylece kaybetmeyi ortadan kaldırmak mümkün müdür? Eğer hiçbir şey kazanmamışsam, hiçbir şey de kaybetmiyor olmam gerekir. İşte hayatın bizlerden gizlediğini düşündüğümüz o eşsiz gizem buradadır.

Eğer kaybetmek yoksa ölmek o kadar da korkulacak bir şey değildir. İnsan olarak bir canlının doğasına aykırı bir yaşamı sahiplenmeyi seçtiğimizde ölümcül bir paradoksun içerisine hapsolduğumuzu görmemiz gerekiyor. Bu paradoksun çözümü yok ve sonuçta ölüyorsunuz. Ölümü ya “hayatın kaybedilmesi” ya da “bir canlının yaşam döngüsünün doğal bir sonucu” olarak görürsünüz. Birincisinde kaybeder, ikincisinde kaybetmezsiniz.

İşte yeni yaşımı aldığım bugün, her aldığımız yaşın bizi yaşam döngümüzün bir ileri aşamasına yaklaştıran süreçte bir kilometre taşı olduğunu düşünmek istiyorum. Sahiplenmeden ve kaybetmeden yaşanan bir hayat! Tamamen mümkün olamayacağını da çok iyi biliyorum. Çünkü yeni yaşımda artık ben eski ben değilim. Her şey azaldı ve azalmaya devam ediyor. Tam her şeyi çözdüğünüz noktada o çözüm, yeni siz için geçerli olmuyor. Zaman alnımıza derin siperlerini kazarken, kendimizi aynada bile tanımakta zorlanıyoruz. Zaten eski görüntüye de sahip değildik, yeni görüntümüze de sahip olamayacağız. Bu yarış “Aşil Paradoksu” gibi ölene kadar sürecek ve ölümle birlikte paradoks sona erecek. Böyle bakınca ölüm gerçekten bir kayıp gibi görünmüyor.

Her yaşın yaşanabilecek neyi varsa, zamanında yaşayabilenlere selam olsun…

Sevgilerimle...