31 Ocak 2021 Pazar

 

POLİTİKA ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

       Sevgili dostlar öyle zamanlar vardır ki, insan bütün çevresinde olan biteni anlamakta zorluk yaşar. Temel sorun bütün kavramların birbirine karışması ve olayların sistematik olarak incelenmesinin zorlaşması olarak kabul edilebilir. Bu durum ya değerlendirmenin bilgi eksikliği nedeniyle yetersiz kalmasından, yada dışarıdan bir etki ile sizin doğru ve yeterli bilgiye erişiminizin engellenmesinden kaynaklanabilir. Demokrasinin var olmasının en önemli koşullarından birinin "alternatif enformasyon" olmasının sebebi, halkın kendini yönetebilmesi için doğru ve yeterli bilgiye ulaşabilmesi amacıyla farklı bilgi kaynaklarına erişiminin mümkün olması gerekliliğidir. Bu yazımı, alternatif enformasyona yardımcı olmak ve insanların olan biteni değerlendirebilmesi için onlara farklı bir bakış açısı sunmak amacıyla yazıyorum.

     Politika kelimesinin İngilizcede iki farklı karşılığı bulunmaktadır. Bunlardan "politics" bizim siyaset olarak bildiğimiz alanın karşılığıdır. "Policy" kelimesi ise, hükümetlerin en üst siyasal yapı olarak kabul edilen devleti yönetirken izledikleri yolu tanımlamak için kullanılır. Bu yazıdaki politika kelimesi, ikinci belirttiğim anlamında kullanılmıştır. Bu konuda benim en beğendiğim tanım, Easton tarafından yapılan "politika, değerlerin otoriter tahsisidir" tanımıdır. Gerçekten de hükümetlerin politikaları, ülkede yaratılan bütün değerlerin paylaşımını belirler. Hükümetlerin yaptıkları bütün düzenlemeler, yasama organı tarafından çıkarılan yasalar, politikanın vücut bulmuş halidir. Örneğin bütçe kanunu çok somut bir politika dokümanıdır. Kamu kaynaklarının topluma ne şekilde dağıtılacağını belirler. SUT (Sağlıkta Uygulama Tebliği) bir politika dokümanıdır. Kısacası hukuki norm haline gelen her şey, politika dokümanıdır. Ancak kamu politikasını sadece hukuki normlar açısından ele almak, o normların oluşmasında arka planda kalan devasa bir süreci görmezden gelmek demektir. Bu sürecin içerisinde bütün bir toplumsal yaşam vardır. Yani ortaya çıkan sorunların "politika malzemesi yapılması" söylemi şöyle dursun, bu sorunlar politikanın gerçek malzemesidir. Sorunlara bu açıdan bakılabildiğinde, siyaseten söylenen sözler etkisini yitirmeye başlar. Gerçek bütün çıplaklığıyla uyuyanların suratına çarpar.

     Hükümetler kamu politikasının belirlenmesinde karar noktasında yer alırlar. Bu nedenle her siyasi parti iktidara geldiğinde sorunlara ve dünyaya bakışı doğrultusunda kendi ürettiği politikaları uygulamaya çalışır. Kamu kurumları ve kuruluşları, bu politikaların uygulayıcısı konumundadır ve doğrudan politika belirleme yetkileri bulunmamaktadır. Örneğin SSK'nın başına atanan bir yönetici tarafından batırılması mümkün değildir. En fazla söz konusu yönetici usulsüzlük yada yolsuzluk yaparak kurumu zarara uğratabilir ki, bunlar denetimde ortaya çıktığında yasal karşılığı olur. Bu iddiaların ortaya atılması bilgisizlikten kaynaklanmamaktadır. Oldukça başarılı bir iletişim stratejisinin ürünü olduğu söylenebilir. Diğer bir ifadeyle halkın anlayabileceği bir dille, yaratılmak istenen algı yaratılmaktadır. Kimileri bunu başarısız bulabilir. Bir şeyi doğru bulmakla başarılı bulmak farklı şeylerdir. Yani iletişim stratejisinin başarılı olduğunu söylemek, o stratejiyi uygulayanları doğru bulmakla aynı şey değildir. Ülkemizdeki tartışma açısından bakıldığında muhalefetin bu teknik detayı yeteri kadar iletişim stratejisine yansıtamadığı görülmektedir. Yaratılan algının siyaset bilimi açısından en önemli etkisi, iktidar partisinin kendi tabanını konsolide etmesi olarak ortaya çıkmaktadır.

         Kamu politikası oluşturulurken, bir hazırlık süreci vardır. Bu süreçte yaşananlar, halkı (kamuoyunu) uygulanacak politikaları kabul etmeye hazırlamak için gerekli koşulların oluşturulmasına yöneliktir. Örneğin özelleştirmelerin bir kamu politikası olarak uygulanabilmesi, yapılanların kamuoyu önünde rasyonel olarak algılanması için bir dizi uygulamayı gerektirmektedir. Kamunun verimsizliğinin kanıtı olarak öncelikle kurum zarar ettirilir. Bunun için kurumun personel politikası siyasetin etki alanı içerisine alınır. Gerekli makine teçhizat yenilemeleri için ödenek çıkarılmaz ve sonuçta kurum zarar eder. Gerekli algı ortamı oluşturulduktan sonra siyasi iktidarın yakın çevresindeki sermaye grupları kamunun mallarına gerçek değerinin çok altında fiyatlarla sahip olurlar. Özelleştirmenin bir kamu politikası olarak neden ve nasıl gündeme geldiğini başka bir yazıda ele almak üzere bir başka örnek verelim.

         Siyasi iktidarların geleceğini halkın nezdinde en çok etkileyen konulardan biri de sağlık politikalarıdır. 2004 yılında "Sağlıkta Dönüşüm Programı" adıyla uygulamaya konan politika değişimi, temel olarak sağlık alanında piyasa koşullarının egemen olduğu bir sistemin kurulmasını hedefleyen bir politika sürecinin parçasıydı. Hazırlık sürecinde ortaya konan argümanlardan en bilineni, SSK hastaneleri önünde oluşan kuyruklardı. Oysa bir kamu hizmeti olarak sağlık hizmetinin sunumunda iki şey önemlidir. Bunlar, sunulan hizmetin niteliği ve niceliği olgularıdır. Nitelik olarak SSK hastanelerinin sağlık hizmeti sunumunda doğru örnek olduğunu savunan, bu hastanelerde görev yapmış birçok sağlık çalışanı mevcuttur. Bu durumda politika olarak beklenen, nitelik olarak iyi olan bu kamu hizmetinin nicelik olarak geliştirilmesidir. Oysa kötü örnek olarak gösterilip, yerine kamunun kaynaklarını eriten bir politika tercih edilmiştir. Sağlıkta dönüşüm programının uygulanmaya başlanmasından on yıl sonra, sağlık harcamalarının bütçedeki ağırlığı beş katına çıkarken, alınan hizmetin niteliğinde ciddi bozulmalar meydana gelmiştir. Sadece SUT konusundaki değişiklikleri izleyerek bile hizmetin kalitesinin nereden nereye geldiğini anlamak mümkündür. Birçok önemli ilacın ödeme kapsamı dışında tutulmasının kamu hizmeti açısından ne ifade ettiğini sorgulamak gerekmektedir. Elbette hizmetin niteliğinden "şehir hastaneleri" gibi modern tarzda yapılmış binaları ve kırmızı halı döşeli koridorları anlayan insanlar için doğru olanı anlatmaya burada yazacaklarımız yeterli olmayacaktır. Sadece görünenle gerçeklik arasındaki bağın sorgulanmasında olaylara kamu politikası boyutundan bakmayı etkili bir araç olarak tavsiye ediyorum.

         Kamu politikası, siyasi iktidarın yönetim enstrümanıdır. Etrafımızda olan biten her şeyin bir kamu politikası tercihinden kaynaklı olduğunu anladığımızda, bu bilinci siyasi tercihlerimize yansıttığımızda sorumlu bir vatandaş olarak ülkemizin geleceği için daha tutarlı davrandığımızı düşünebiliriz. Aksi halde sloganlarla bağırarak taraftarlığını yaptığımız siyasi hareketin otoriter olarak tahsis ettiği değerlerden payımıza düşeni bekleyerek bir ömrü boşa harcamamızın suçunu kimseye yüklemenin anlamı olmayacaktır.

         Sevgilerimle...

 

Dr. Özkan LEBLEBİCİ

Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi