POLİTİKA ÜZERİNE
BİR DEĞERLENDİRME
Sevgili
dostlar öyle zamanlar vardır ki, insan bütün çevresinde olan biteni anlamakta
zorluk yaşar. Temel sorun bütün kavramların birbirine karışması ve olayların
sistematik olarak incelenmesinin zorlaşması olarak kabul edilebilir. Bu durum
ya değerlendirmenin bilgi eksikliği nedeniyle yetersiz kalmasından, yada dışarıdan
bir etki ile sizin doğru ve yeterli bilgiye erişiminizin engellenmesinden
kaynaklanabilir. Demokrasinin var olmasının en önemli koşullarından birinin
"alternatif enformasyon" olmasının sebebi, halkın kendini
yönetebilmesi için doğru ve yeterli bilgiye ulaşabilmesi amacıyla farklı bilgi
kaynaklarına erişiminin mümkün olması gerekliliğidir. Bu yazımı, alternatif
enformasyona yardımcı olmak ve insanların olan biteni değerlendirebilmesi için
onlara farklı bir bakış açısı sunmak amacıyla yazıyorum.
Politika
kelimesinin İngilizcede iki farklı karşılığı bulunmaktadır. Bunlardan
"politics" bizim siyaset olarak bildiğimiz alanın karşılığıdır.
"Policy" kelimesi ise, hükümetlerin en üst siyasal yapı olarak kabul
edilen devleti yönetirken izledikleri yolu tanımlamak için kullanılır. Bu
yazıdaki politika kelimesi, ikinci belirttiğim anlamında kullanılmıştır. Bu
konuda benim en beğendiğim tanım, Easton tarafından yapılan "politika,
değerlerin otoriter tahsisidir" tanımıdır. Gerçekten de hükümetlerin
politikaları, ülkede yaratılan bütün değerlerin paylaşımını belirler. Hükümetlerin
yaptıkları bütün düzenlemeler, yasama organı tarafından çıkarılan yasalar,
politikanın vücut bulmuş halidir. Örneğin bütçe kanunu çok somut bir politika dokümanıdır.
Kamu kaynaklarının topluma ne şekilde dağıtılacağını belirler. SUT (Sağlıkta
Uygulama Tebliği) bir politika dokümanıdır. Kısacası hukuki norm haline gelen
her şey, politika dokümanıdır. Ancak kamu politikasını sadece hukuki normlar
açısından ele almak, o normların oluşmasında arka planda kalan devasa bir
süreci görmezden gelmek demektir. Bu sürecin içerisinde bütün bir toplumsal
yaşam vardır. Yani ortaya çıkan sorunların "politika malzemesi yapılması"
söylemi şöyle dursun, bu sorunlar politikanın gerçek malzemesidir. Sorunlara bu
açıdan bakılabildiğinde, siyaseten söylenen sözler etkisini yitirmeye başlar. Gerçek
bütün çıplaklığıyla uyuyanların suratına çarpar.
Hükümetler
kamu politikasının belirlenmesinde karar noktasında yer alırlar. Bu nedenle her
siyasi parti iktidara geldiğinde sorunlara ve dünyaya bakışı doğrultusunda
kendi ürettiği politikaları uygulamaya çalışır. Kamu kurumları ve kuruluşları,
bu politikaların uygulayıcısı konumundadır ve doğrudan politika belirleme
yetkileri bulunmamaktadır. Örneğin SSK'nın başına atanan bir yönetici
tarafından batırılması mümkün değildir. En fazla söz konusu yönetici usulsüzlük
yada yolsuzluk yaparak kurumu zarara uğratabilir ki, bunlar denetimde ortaya çıktığında
yasal karşılığı olur. Bu iddiaların ortaya atılması bilgisizlikten
kaynaklanmamaktadır. Oldukça başarılı bir iletişim stratejisinin ürünü olduğu
söylenebilir. Diğer bir ifadeyle halkın anlayabileceği bir dille, yaratılmak
istenen algı yaratılmaktadır. Kimileri bunu başarısız bulabilir. Bir şeyi doğru
bulmakla başarılı bulmak farklı şeylerdir. Yani iletişim stratejisinin başarılı
olduğunu söylemek, o stratejiyi uygulayanları doğru bulmakla aynı şey değildir.
Ülkemizdeki tartışma açısından bakıldığında muhalefetin bu teknik detayı yeteri
kadar iletişim stratejisine yansıtamadığı görülmektedir. Yaratılan algının
siyaset bilimi açısından en önemli etkisi, iktidar partisinin kendi tabanını
konsolide etmesi olarak ortaya çıkmaktadır.
Kamu
politikası oluşturulurken, bir hazırlık süreci vardır. Bu süreçte yaşananlar,
halkı (kamuoyunu) uygulanacak politikaları kabul etmeye hazırlamak için gerekli
koşulların oluşturulmasına yöneliktir. Örneğin özelleştirmelerin bir kamu
politikası olarak uygulanabilmesi, yapılanların kamuoyu önünde rasyonel olarak
algılanması için bir dizi uygulamayı gerektirmektedir. Kamunun verimsizliğinin
kanıtı olarak öncelikle kurum zarar ettirilir. Bunun için kurumun personel
politikası siyasetin etki alanı içerisine alınır. Gerekli makine teçhizat
yenilemeleri için ödenek çıkarılmaz ve sonuçta kurum zarar eder. Gerekli algı ortamı
oluşturulduktan sonra siyasi iktidarın yakın çevresindeki sermaye grupları
kamunun mallarına gerçek değerinin çok altında fiyatlarla sahip olurlar. Özelleştirmenin
bir kamu politikası olarak neden ve nasıl gündeme geldiğini başka bir yazıda
ele almak üzere bir başka örnek verelim.
Siyasi
iktidarların geleceğini halkın nezdinde en çok etkileyen konulardan biri de
sağlık politikalarıdır. 2004 yılında "Sağlıkta Dönüşüm Programı"
adıyla uygulamaya konan politika değişimi, temel olarak sağlık alanında piyasa
koşullarının egemen olduğu bir sistemin kurulmasını hedefleyen bir politika
sürecinin parçasıydı. Hazırlık sürecinde ortaya konan argümanlardan en
bilineni, SSK hastaneleri önünde oluşan kuyruklardı. Oysa bir kamu hizmeti
olarak sağlık hizmetinin sunumunda iki şey önemlidir. Bunlar, sunulan hizmetin
niteliği ve niceliği olgularıdır. Nitelik olarak SSK hastanelerinin sağlık
hizmeti sunumunda doğru örnek olduğunu savunan, bu hastanelerde görev yapmış
birçok sağlık çalışanı mevcuttur. Bu durumda politika olarak beklenen, nitelik
olarak iyi olan bu kamu hizmetinin nicelik olarak geliştirilmesidir. Oysa kötü
örnek olarak gösterilip, yerine kamunun kaynaklarını eriten bir politika tercih
edilmiştir. Sağlıkta dönüşüm programının uygulanmaya başlanmasından on yıl
sonra, sağlık harcamalarının bütçedeki ağırlığı beş katına çıkarken, alınan hizmetin
niteliğinde ciddi bozulmalar meydana gelmiştir. Sadece SUT konusundaki
değişiklikleri izleyerek bile hizmetin kalitesinin nereden nereye geldiğini
anlamak mümkündür. Birçok önemli ilacın ödeme kapsamı dışında tutulmasının kamu
hizmeti açısından ne ifade ettiğini sorgulamak gerekmektedir. Elbette hizmetin
niteliğinden "şehir hastaneleri" gibi modern tarzda yapılmış binaları
ve kırmızı halı döşeli koridorları anlayan insanlar için doğru olanı anlatmaya
burada yazacaklarımız yeterli olmayacaktır. Sadece görünenle gerçeklik
arasındaki bağın sorgulanmasında olaylara kamu politikası boyutundan bakmayı etkili
bir araç olarak tavsiye ediyorum.
Kamu
politikası, siyasi iktidarın yönetim enstrümanıdır. Etrafımızda olan biten her şeyin
bir kamu politikası tercihinden kaynaklı olduğunu anladığımızda, bu bilinci
siyasi tercihlerimize yansıttığımızda sorumlu bir vatandaş olarak ülkemizin
geleceği için daha tutarlı davrandığımızı düşünebiliriz. Aksi halde sloganlarla
bağırarak taraftarlığını yaptığımız siyasi hareketin otoriter olarak tahsis
ettiği değerlerden payımıza düşeni bekleyerek bir ömrü boşa harcamamızın suçunu
kimseye yüklemenin anlamı olmayacaktır.
Sevgilerimle...
Dr. Özkan LEBLEBİCİ
Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi
Kamu politikalarına dair yazdığın bu yazını beğeniyle okudum ve tebrik ediyorum seni kardeşim. Yazmaya devam!..
YanıtlaSil