KAMU POLİTİKASI
ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Sevgili
dostlar, bugün aslında ağırlıklı olarak sivil toplum örgütleri üzerine bir yazı
yazmayı planlamıştım. Ancak iki gündür yaşadığımız olaylar benim yazı tercihimi
de değiştirdi. Bugün toplumsal sorunlara siyasal iktidarın bakışını
anlayabilmek adına kamu politikası üzerine düşüncelerimi aktarmayı uygun
buldum. Daha önceki yazılarımda kamu politikasının ne olduğu üzerine kısa da
olsa açıklayıcı cümlelerim olmuştu. Farklı bakış açılarıyla farklı tanımları
yapılsa da, tanım üzerinde biraz durmak istiyorum. Çünkü ardından yazacaklarım,
tanımla doğrudan bağlantılı olacak. Kelime anlamı olarak kamu politikası (public policy), siyasal iktidarın
sorunları çözme yoludur diyebiliriz. Eski bir tanıma göre, hükümetin yapması ya
da yapmaması gereken, yapacağı ya da yapmayacağı her şey olarak ifade
edilmektedir. Ancak bu tanım gelişen dünya gereklerini karşılamakta yetersiz
kalmaktadır. Zira günümüzde kamu politikasının oluşumu, nihai noktada karar
verici olan hükümet olsa da, bir çok aktörün içinde bulunduğu bir süreçtir. Sivil
toplum örgütleri, kamu personeli, üniversiteler, meslek örgütleri/örgütlenmeleri,
medya, kamu kurum/kuruluşları ve vatandaşlar vd., kamu politikası sürecinin
sağlıklı işlemesi için sürecin içerisinde olması gereken aktörlerdir. Siyaset (politics) ise dar anlamıyla hükümetin
devleti yönetmesi sürecinde oluşan ilişkiler ve etkinlikler olarak
tanımlanabilir. Geniş anlamı ile siyaset, toplumsal alanda iki insanın
ilişkisine kadar genişletilebilir.
Kamu
politikası süreci; sorunun tespiti, politikanın formülasyonu, uygulama, değerlendirme
ve alternatiflerin belirlenmesi aşamalarından oluşur. Süreç öncelikle sorunun
tespiti ile başlar. Bu çok önemli bir aşamadır. Çünkü politikaları oluşturmaktan
ve uygulamaktan sorumlu olan siyasal iktidarın sorunun varlığını kabul etmesi
gerekir. Bunun olabilmesi için kamuoyu oluşturulması önemlidir. Bu bazen bir
sivil toplum örgütünün, bazen bir meslek örgütünün, bazen medyanın ya da bütün bunlarla
berber bütün aktörlerin kamuoyunun dikkatini soruna çekmesi ile başlar.
Toplumda tartışılmaya başlayan her konu, kaçınılmaz olarak siyasal iktidarın
ilgi göstermesi gereken bir olgudur. Çünkü bir sonraki seçimleri düşünerek
oylarını artırmak her siyasal iktidarın hedefi olmalıdır. Fakat bazen siyasal
iktidar, ideolojik arka planında var olan dengeleri dikkate alarak, bazı
sorunları görmezden gelebilir. Bu görmezden gelme tercihi de bir kamu
politikasıdır. Sağlıklı işleyen bir süreçte siyasal iktidarların kamuoyunun
hassasiyetlerini dikkate alması beklenir. Bunun en yakın örneği, İstanbul
Sözleşmesi konusunda kamuoyu hassasiyetinin, ideolojik arka plana yenik düşmesi
şeklinde kendini göstermiştir. Siyasal iktidar kadına şiddeti bir sorun olarak
görmeyip kendisine destek veren cemaatlerin oy potansiyelini korumayı bir
politik tercih olarak ortaya koymuştur. Bir diğer örnek, sağlık çalışanlarının
pandemi sürecinde yaşadıkları yıpranma duygusunu çeşitli şekillerde kamuoyu
gündemine taşıma çabası ile ortaya çıkmaktadır. Burada siyasal iktidar, sağlık
çalışanlarının taleplerini görmezden gelmekte ve kendince bir sorunun varlığını
kabul etmemektedir. Sorun olmayınca (!)
bu alanda her hangi bir aksiyon alınması da gereksiz görülmektedir.
Kamu
politikası sürecinin bütün aşamalarında bütün aktörlerin az ya da çok sürece
etki etme gücü olduğu varsayılır. Eğer bu varsayım gerçeklerle uyumsuz ise kamu
politikası, kamu yararını gözetmeden diğer faktörlerle belirlenir. Bu durumda görmezden
gelinen sorun sosyal ve ekonomik olarak daha büyük faturaların toplumun önüne
çıkmasına neden olur. Yani sorun görmezden gelinmekle yok olmamaktadır. Bu
nedenle sorunun tespiti aşaması çok önemlidir. Bu yazıda ağırlıklı olarak
sorunun belirlemesi aşamasını konuşmamızın nedeni, diğer alanların daha teknik
olarak işleyen süreçler olmasıdır. Ancak bu diğer aşamaları önemsiz gördüğümüz
anlamına gelmemelidir. Sadece şu an için diğer aşamaları sonraki yazılara
bırakmayı uygun buluyorum.
Kamuoyu
oluşturulmasında sivil toplum örgütleri ve diğer örgütlü yapıların seslerini
duyurarak soruna dikkat çekmesi için sosyal medya ve medya araçlarının
kullanılması önem kazanmaktadır. Ancak bu çabalar tek yönlü olarak
algılanmamalıdır. Bazen kamuoyunun belirli bir yönde oluşması farklı aktörlerin
itirazlarına sebep olabilir. Bu nedenle kamu politikası sürecini fizik
derslerinden hatırladığımız bileşke kuvvete benzetebiliriz. Eğer süreç
demokratik ve adil çalışırsa, kamuoyu algısı kamu yararını gözetecek şekilde ve
toplumu uzlaşmaya taşıyarak oluşur. Bu elbette sağlıklı olan ve tercih edilmesi
gerekendir. Böyle bir durumda sorun doğru tanımlanır ve üretilecek politika
çözümleri küçük sapmalar olsa da doğruya yakın oluşur. Aksine ilişkin örnekler
ise ne yazık ki, günümüzde bol miktarda yaşanmaktadır. Siyasal iktidar, sorunu
doğrudan görmezden geliyor görünmemek adına sosyal medya ve medya üzerinden
kamuoyunu maniple etmeye çalışabilir. Bu çaba elbette hukukun ve demokrasinin
gözardı edilmesi ile gerçekleşebilir. Örneğin sosyal medyada gündemi maniple
etmek için görevlendirilmiş, ancak kamu görevlisi olmayan kişilerin korkutma,
yıldırma, hakaret gibi davranışları, kamuoyunun yanlış yönde oluşmasına ya da
oluşmamasına neden olabilir.
Siyasal
iktidara seçimle verilen egemenliği temsil yetkisi bir kullanım yetkisi
değildir. Bu nedenle "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir". Bu
temsilin sınırlarını belirleyen çerçeve ise anayasadır. Yani siyasal iktidar
sınırsız bir güce sahip değildir. Sınırlarını belirleyen hukuksal ve ekonomik
çerçeve mutlaka dikkate alınmalıdır. Örneğin siyasal iktidar anayasal olarak
tanınmış bireysel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı tutum takınamaz. Kamu
politikası süreçlerinde devletin temel kuruluş ilkelerini yok sayamaz ve yok
varsayıp politika belirleyemez. Bunları yapmaya kalktığında demokratik bir
yapıda gerekli denetim mekanizmaları devreye girer. Mesele siyasal iktidarın
yanlış yapmasından çok, yanlış yaptığı zaman hangi denetim mekanizmalarının
kamu yararını savunacağı sorunudur. Demokratik bir rejimin en önemli özelliği,
hukukun üstünlüğü bağlamında söz konusu denetim mekanizmalarının etkili biçimde
işletilebilmesidir. Yine demokratik bir rejimde alternatif bilgiye erişim
kanallarının açık olması beklenir. Eğer medya siyasal iktidarın kontrolü
altındaysa, her anlamda manipülasyon amacıyla kullanılabilir.
Eğer
siyasal iktidar, toplumsal bir sorun hakkında kamuoyu oluşmasını istemiyorsa
medya ve sosyal medyada manipülasyon yaparak süreci baltalar. Nasıl ki
piyasalarda manipülasyon suçsa, siyasal iktidarın gündemi maniple etmesi de
anayasal bir suçtur. Burada demokrasi adına çok tehlikeli bir söylemden söz
etmek gerekir. Siyaset siyasetçiler tarafından yürütülen bir faaliyetken, kamu
politikası oluşumu, toplumun bütün bireylerinin ve örgütlü yapılarının içinde
olduğu/olması gerektiği bir süreçtir. Bu süreçten insanları ve örgütleri
dışlamak, demokrasi ve onun gereği olan hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmaz. Yani
"siz işinize bakın" söylemi sadece temsil yetkisi almış siyasetçilerin
egemenliği gasp etme söylemidir. Örneğin bir sağlık çalışanının sosyal medyada
yaşadığı sorunları gündeme getirmesi, anayasal ifade özgürlüğü kapsamında ele
alınmalı ve gelecekte toplumun önüne büyük maliyetler çıkarabilecek sorunları
iktidarın gündemine taşıdığı için de değerli görülmelidir. Yaşadığımız diğer
örnekte olduğu gibi, emekli olmuş meslek mensuplarının bilgi ve tecrübelerini
kamuoyu oluşturmak için açıklamaları, bırakın suçlamayı bir siyasal iktidarın
taktir etmesi gereken bir davranıştır. Eğer siyasal iktidarın ideolojik arka
planı kamu yararına üstün geliyorsa, söylemin anlamını yitirmesi durumu söz
konusudur. Böyle bir ortamda siyasal iktidarın bütün eylemleri gündemi maniple
etmeye yönelik demektir. Tarih elbette neyin doğru neyin yanlış olduğunu ortaya
koyacaktır. Ama yaşanan ve yaşatılan sıkıntılar insanlarda derin izler
bırakacaktır. Siyasal iktidarın varlık sebebi devletin yönetilmesi, devletin
varlık sebebi ise kamu hizmeti sunulmasıdır. Yani kamu yararı siyasal iktidarın
her faaliyetinde temel hareket noktası olmalıdır.
Sevgilerimle...
Dr. Özkan LEBLEBİCİ
Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi
ozkanleblebici@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder