5 Nisan 2021 Pazartesi

 

KAMU POLİTİKASI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

     Sevgili dostlar, bugün aslında ağırlıklı olarak sivil toplum örgütleri üzerine bir yazı yazmayı planlamıştım. Ancak iki gündür yaşadığımız olaylar benim yazı tercihimi de değiştirdi. Bugün toplumsal sorunlara siyasal iktidarın bakışını anlayabilmek adına kamu politikası üzerine düşüncelerimi aktarmayı uygun buldum. Daha önceki yazılarımda kamu politikasının ne olduğu üzerine kısa da olsa açıklayıcı cümlelerim olmuştu. Farklı bakış açılarıyla farklı tanımları yapılsa da, tanım üzerinde biraz durmak istiyorum. Çünkü ardından yazacaklarım, tanımla doğrudan bağlantılı olacak. Kelime anlamı olarak kamu politikası (public policy), siyasal iktidarın sorunları çözme yoludur diyebiliriz. Eski bir tanıma göre, hükümetin yapması ya da yapmaması gereken, yapacağı ya da yapmayacağı her şey olarak ifade edilmektedir. Ancak bu tanım gelişen dünya gereklerini karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Zira günümüzde kamu politikasının oluşumu, nihai noktada karar verici olan hükümet olsa da, bir çok aktörün içinde bulunduğu bir süreçtir. Sivil toplum örgütleri, kamu personeli, üniversiteler, meslek örgütleri/örgütlenmeleri, medya, kamu kurum/kuruluşları ve vatandaşlar vd., kamu politikası sürecinin sağlıklı işlemesi için sürecin içerisinde olması gereken aktörlerdir. Siyaset (politics) ise dar anlamıyla hükümetin devleti yönetmesi sürecinde oluşan ilişkiler ve etkinlikler olarak tanımlanabilir. Geniş anlamı ile siyaset, toplumsal alanda iki insanın ilişkisine kadar genişletilebilir.

   Kamu politikası süreci; sorunun tespiti, politikanın formülasyonu, uygulama, değerlendirme ve alternatiflerin belirlenmesi aşamalarından oluşur. Süreç öncelikle sorunun tespiti ile başlar. Bu çok önemli bir aşamadır. Çünkü politikaları oluşturmaktan ve uygulamaktan sorumlu olan siyasal iktidarın sorunun varlığını kabul etmesi gerekir. Bunun olabilmesi için kamuoyu oluşturulması önemlidir. Bu bazen bir sivil toplum örgütünün, bazen bir meslek örgütünün, bazen medyanın ya da bütün bunlarla berber bütün aktörlerin kamuoyunun dikkatini soruna çekmesi ile başlar. Toplumda tartışılmaya başlayan her konu, kaçınılmaz olarak siyasal iktidarın ilgi göstermesi gereken bir olgudur. Çünkü bir sonraki seçimleri düşünerek oylarını artırmak her siyasal iktidarın hedefi olmalıdır. Fakat bazen siyasal iktidar, ideolojik arka planında var olan dengeleri dikkate alarak, bazı sorunları görmezden gelebilir. Bu görmezden gelme tercihi de bir kamu politikasıdır. Sağlıklı işleyen bir süreçte siyasal iktidarların kamuoyunun hassasiyetlerini dikkate alması beklenir. Bunun en yakın örneği, İstanbul Sözleşmesi konusunda kamuoyu hassasiyetinin, ideolojik arka plana yenik düşmesi şeklinde kendini göstermiştir. Siyasal iktidar kadına şiddeti bir sorun olarak görmeyip kendisine destek veren cemaatlerin oy potansiyelini korumayı bir politik tercih olarak ortaya koymuştur. Bir diğer örnek, sağlık çalışanlarının pandemi sürecinde yaşadıkları yıpranma duygusunu çeşitli şekillerde kamuoyu gündemine taşıma çabası ile ortaya çıkmaktadır. Burada siyasal iktidar, sağlık çalışanlarının taleplerini görmezden gelmekte ve kendince bir sorunun varlığını  kabul etmemektedir. Sorun olmayınca (!) bu alanda her hangi bir aksiyon alınması da gereksiz görülmektedir.

     Kamu politikası sürecinin bütün aşamalarında bütün aktörlerin az ya da çok sürece etki etme gücü olduğu varsayılır. Eğer bu varsayım gerçeklerle uyumsuz ise kamu politikası, kamu yararını gözetmeden diğer faktörlerle belirlenir. Bu durumda görmezden gelinen sorun sosyal ve ekonomik olarak daha büyük faturaların toplumun önüne çıkmasına neden olur. Yani sorun görmezden gelinmekle yok olmamaktadır. Bu nedenle sorunun tespiti aşaması çok önemlidir. Bu yazıda ağırlıklı olarak sorunun belirlemesi aşamasını konuşmamızın nedeni, diğer alanların daha teknik olarak işleyen süreçler olmasıdır. Ancak bu diğer aşamaları önemsiz gördüğümüz anlamına gelmemelidir. Sadece şu an için diğer aşamaları sonraki yazılara bırakmayı uygun buluyorum.

       Kamuoyu oluşturulmasında sivil toplum örgütleri ve diğer örgütlü yapıların seslerini duyurarak soruna dikkat çekmesi için sosyal medya ve medya araçlarının kullanılması önem kazanmaktadır. Ancak bu çabalar tek yönlü olarak algılanmamalıdır. Bazen kamuoyunun belirli bir yönde oluşması farklı aktörlerin itirazlarına sebep olabilir. Bu nedenle kamu politikası sürecini fizik derslerinden hatırladığımız bileşke kuvvete benzetebiliriz. Eğer süreç demokratik ve adil çalışırsa, kamuoyu algısı kamu yararını gözetecek şekilde ve toplumu uzlaşmaya taşıyarak oluşur. Bu elbette sağlıklı olan ve tercih edilmesi gerekendir. Böyle bir durumda sorun doğru tanımlanır ve üretilecek politika çözümleri küçük sapmalar olsa da doğruya yakın oluşur. Aksine ilişkin örnekler ise ne yazık ki, günümüzde bol miktarda yaşanmaktadır. Siyasal iktidar, sorunu doğrudan görmezden geliyor görünmemek adına sosyal medya ve medya üzerinden kamuoyunu maniple etmeye çalışabilir. Bu çaba elbette hukukun ve demokrasinin gözardı edilmesi ile gerçekleşebilir. Örneğin sosyal medyada gündemi maniple etmek için görevlendirilmiş, ancak kamu görevlisi olmayan kişilerin korkutma, yıldırma, hakaret gibi davranışları, kamuoyunun yanlış yönde oluşmasına ya da oluşmamasına neden olabilir.  

       Siyasal iktidara seçimle verilen egemenliği temsil yetkisi bir kullanım yetkisi değildir. Bu nedenle "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir". Bu temsilin sınırlarını belirleyen çerçeve ise anayasadır. Yani siyasal iktidar sınırsız bir güce sahip değildir. Sınırlarını belirleyen hukuksal ve ekonomik çerçeve mutlaka dikkate alınmalıdır. Örneğin siyasal iktidar anayasal olarak tanınmış bireysel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı tutum takınamaz. Kamu politikası süreçlerinde devletin temel kuruluş ilkelerini yok sayamaz ve yok varsayıp politika belirleyemez. Bunları yapmaya kalktığında demokratik bir yapıda gerekli denetim mekanizmaları devreye girer. Mesele siyasal iktidarın yanlış yapmasından çok, yanlış yaptığı zaman hangi denetim mekanizmalarının kamu yararını savunacağı sorunudur. Demokratik bir rejimin en önemli özelliği, hukukun üstünlüğü bağlamında söz konusu denetim mekanizmalarının etkili biçimde işletilebilmesidir. Yine demokratik bir rejimde alternatif bilgiye erişim kanallarının açık olması beklenir. Eğer medya siyasal iktidarın kontrolü altındaysa, her anlamda manipülasyon amacıyla kullanılabilir.  

     Eğer siyasal iktidar, toplumsal bir sorun hakkında kamuoyu oluşmasını istemiyorsa medya ve sosyal medyada manipülasyon yaparak süreci baltalar. Nasıl ki piyasalarda manipülasyon suçsa, siyasal iktidarın gündemi maniple etmesi de anayasal bir suçtur. Burada demokrasi adına çok tehlikeli bir söylemden söz etmek gerekir. Siyaset siyasetçiler tarafından yürütülen bir faaliyetken, kamu politikası oluşumu, toplumun bütün bireylerinin ve örgütlü yapılarının içinde olduğu/olması gerektiği bir süreçtir. Bu süreçten insanları ve örgütleri dışlamak, demokrasi ve onun gereği olan hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmaz. Yani "siz işinize bakın" söylemi sadece temsil yetkisi almış siyasetçilerin egemenliği gasp etme söylemidir. Örneğin bir sağlık çalışanının sosyal medyada yaşadığı sorunları gündeme getirmesi, anayasal ifade özgürlüğü kapsamında ele alınmalı ve gelecekte toplumun önüne büyük maliyetler çıkarabilecek sorunları iktidarın gündemine taşıdığı için de değerli görülmelidir. Yaşadığımız diğer örnekte olduğu gibi, emekli olmuş meslek mensuplarının bilgi ve tecrübelerini kamuoyu oluşturmak için açıklamaları, bırakın suçlamayı bir siyasal iktidarın taktir etmesi gereken bir davranıştır. Eğer siyasal iktidarın ideolojik arka planı kamu yararına üstün geliyorsa, söylemin anlamını yitirmesi durumu söz konusudur. Böyle bir ortamda siyasal iktidarın bütün eylemleri gündemi maniple etmeye yönelik demektir. Tarih elbette neyin doğru neyin yanlış olduğunu ortaya koyacaktır. Ama yaşanan ve yaşatılan sıkıntılar insanlarda derin izler bırakacaktır. Siyasal iktidarın varlık sebebi devletin yönetilmesi, devletin varlık sebebi ise kamu hizmeti sunulmasıdır. Yani kamu yararı siyasal iktidarın her faaliyetinde temel hareket noktası olmalıdır.                  

         Sevgilerimle...

 

Dr. Özkan LEBLEBİCİ

Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi

ozkanleblebici@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder