19 Mayıs 2019 Pazar

Adalet ve Taraftarlık


Sevgili dostlar, bundan sonra her hafta pazartesi günü, bir önceki haftaya ilişkin politik sorunlarla ilgili değerlendirmelerimi bu sayfada sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Bir ülkede gelişmenin önündeki en büyük engelin ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar olduğunu düşünüyorum. Bu sorunu, kötülüklerin içerisinde ilk günah gibi düşünebiliriz. İfade özgürlüğü önündeki engellerle mücadele etmenin ilk adımı, açık olan iletişim kanallarından kendini ifade etmeye çalışmaktır. Benim buradaki çabalarımın da böyle algılanması en büyük dileğimdir.
            Ülkemizde gündem o kadar hızlı değişiyor ki; bazen birkaç saatlik zaman dilimi bile birçok farklı politik gelişmeyi içine alabiliyor. Benim amacım daha çok bir haftalık süreçte en çok tartışılan konularda kendi politik değerlendirmelerimi sizlere aktarmak ve değerli yorumlarınızı almak. Aslında ilk gün için yazmayı düşündüğüm konular çok farklıydı ama bir konudaki rahatsızlığım, bugün yazacağım yazıda ele alacağım konuyu diğerlerinin önüne geçirdi. Bu konu, futbol takımları arasında yapılan bir karşılaşma sonrası bir takımın şampiyon olması ve ardından sosyal medyada yaşanan sevinç gösterilerinin bende yarattığı rahatsızlıktı. Rahatsızlığım kimin şampiyon olduğu ile ilgili değil, şampiyonluğun toplumda nasıl algılandığından kaynaklanıyordu.  
            Felsefesi olmayan her şey beni korkutur. Felsefeyi her şeyin “1” çarpanı olarak görürüm. Eğer felsefe yoksa çarpan “0”dır. Yani felsefe olmadan inancınız da, ideolojiniz de, yaşantınız da çarpma işlemindeki yutan elemanın gazabına uğramaya mahkûmdur. Felsefeden yoksunsanız, bilim sizin için taraftarlığını yaptığınız dogmalardan ibarettir. Eğer siz taraftar olursanız, artık düşünme kanallarınız, sizin için bunları belirleyenlerin çizdiği sınırlardan öteye geçemez. Bu karanlık kanalların içerisinde kavramlar defalarca yeniden tanımlanır. Size sadece yeni yapılan tanımı kabul etmek düşer. Bu aynı zamanda bilincin yitimidir. Aidiyet kavramı buradaki taraftar tanımlamamın içeriğinden farklıdır. Kendinizi bir dine ait kabul edersiniz ama eğer bilincinizi yitirmediyseniz, o din adına yapılan kötülükleri asla benimsemezsiniz. Bir futbol takımını tutarsınız ama sizin takımınız lehine yapılan bir adaletsizliği asla içinize sindiremezsiniz.
            Toplumda farklı konularda görüş ayrılıkları olması normaldir ama bu görüş ayrılıklarının taraftarlığa dönüşmesi iki açıdan çok tehlikelidir. Birincisi, adalet duygusunun yitimidir ki, bu size açılan kanalda o kavramın yeniden tanımlanmasından ibarettir. İkincisi, zaman içerisinde bütün değerler için, bu söz konusu karşıtlığın önemli bir referans oluşturmasıdır. İşte beni rahatsız eden gelişme tam da ikinci tehlike alanıyla ilgiliydi. Bir futbol takımı vardı ve iktidarla özdeşleştirilmişti. İktidar karşıtları o takıma karşı olan bilinçten yoksun karşıtlıklarını, onun karşısındaki takımı destekleyerek taraftarlıklarını yaptıkları bir kutsama ayinine dönüştürmüşlerdi. Oysa geride 16 takım daha vardı ve ortalıkta şampiyon olan takımın maçlarıyla ilgili birçok tartışma yaşanmıştı. Diğer bir ifadeyle, adalet kavramını kendi karşıtlıklarını referans alarak yeniden tanımlayıp içselleştiren geniş bir toplum kesimi söz konusuydu. Mantığına güvenilen bilim insanlarından gazetecilere, iş adamlarından medya kuruluşlarına bütün toplum tam bir zafer sarhoşluğu içerisinde bu şampiyonluğa seviniyordu. Başka hakların yenmiş olabileceği ihtimali kimseyi ilgilendirmiyordu.
            Sevgili dostlar, burada takım isimleri üzerinden beni eleştirebilirsiniz. Ancak kastım kimin şampiyon olup olmadığı değildir. Görünen manzara çok daha ciddi sorunlarımız olduğunu düşünmeme sebep olmuştur. Felsefenin aşama aşama eğitim sisteminden uzaklaştırılması, daha süreç tamamlanmadan ilk meyvelerini vermiş görünüyor. Ben artık sürünün peşine takılıp karşıtlık üzerinden benim düşüncelerimi esir almaya çalışan hiç kimseye pirim vermeyeceğim. Milli mücadelemizin başlangıcı olarak kabul edilen 19 Mayıs 1919 tarihinin yüzüncü yılında, özlemle ve hasretle andığım Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü bana yeter; “Hayatta en gerçek yol gösterici ilimdir”. Sağlıcakla kalın…
Dr.Özkan LEBLEBİCİ

1 yorum:

  1. sporun her türü insan gelişimi ve toplumlar için faydalıdır. ancak ne yazık'ki sporu,sanatı,dini insanları bu sebeplerle uyutmak ve kullanmak daha makbul olmaktadır.siyasallaşmadan politize olmadan uyumaya ve sömürülmeye devam eder.gelişmemiş beyinler.........................

    YanıtlaSil