Sevgili dostlar, bundan sonra her hafta pazartesi günü,
bir önceki haftaya ilişkin politik sorunlarla ilgili değerlendirmelerimi bu
sayfada sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Bir ülkede gelişmenin önündeki en
büyük engelin ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar olduğunu düşünüyorum. Bu
sorunu, kötülüklerin içerisinde ilk günah gibi düşünebiliriz. İfade özgürlüğü
önündeki engellerle mücadele etmenin ilk adımı, açık olan iletişim
kanallarından kendini ifade etmeye çalışmaktır. Benim buradaki çabalarımın da
böyle algılanması en büyük dileğimdir.
Ülkemizde
gündem o kadar hızlı değişiyor ki; bazen birkaç saatlik zaman dilimi bile
birçok farklı politik gelişmeyi içine alabiliyor. Benim amacım daha çok bir
haftalık süreçte en çok tartışılan konularda kendi politik değerlendirmelerimi
sizlere aktarmak ve değerli yorumlarınızı almak. Aslında ilk gün için yazmayı
düşündüğüm konular çok farklıydı ama bir konudaki rahatsızlığım, bugün
yazacağım yazıda ele alacağım konuyu diğerlerinin önüne geçirdi. Bu konu,
futbol takımları arasında yapılan bir karşılaşma sonrası bir takımın şampiyon
olması ve ardından sosyal medyada yaşanan sevinç gösterilerinin bende yarattığı
rahatsızlıktı. Rahatsızlığım kimin şampiyon olduğu ile ilgili değil, şampiyonluğun
toplumda nasıl algılandığından kaynaklanıyordu.
Felsefesi
olmayan her şey beni korkutur. Felsefeyi her şeyin “1” çarpanı olarak görürüm.
Eğer felsefe yoksa çarpan “0”dır. Yani felsefe olmadan inancınız da, ideolojiniz
de, yaşantınız da çarpma işlemindeki yutan elemanın gazabına uğramaya mahkûmdur.
Felsefeden yoksunsanız, bilim sizin için taraftarlığını yaptığınız dogmalardan
ibarettir. Eğer siz taraftar olursanız, artık düşünme kanallarınız, sizin için
bunları belirleyenlerin çizdiği sınırlardan öteye geçemez. Bu karanlık
kanalların içerisinde kavramlar defalarca yeniden tanımlanır. Size sadece yeni
yapılan tanımı kabul etmek düşer. Bu aynı zamanda bilincin yitimidir. Aidiyet
kavramı buradaki taraftar tanımlamamın içeriğinden farklıdır. Kendinizi bir
dine ait kabul edersiniz ama eğer bilincinizi yitirmediyseniz, o din adına
yapılan kötülükleri asla benimsemezsiniz. Bir futbol takımını tutarsınız ama
sizin takımınız lehine yapılan bir adaletsizliği asla içinize sindiremezsiniz.
Toplumda
farklı konularda görüş ayrılıkları olması normaldir ama bu görüş ayrılıklarının
taraftarlığa dönüşmesi iki açıdan çok tehlikelidir. Birincisi, adalet
duygusunun yitimidir ki, bu size açılan kanalda o kavramın yeniden
tanımlanmasından ibarettir. İkincisi, zaman içerisinde bütün değerler için, bu
söz konusu karşıtlığın önemli bir referans oluşturmasıdır. İşte beni rahatsız
eden gelişme tam da ikinci tehlike alanıyla ilgiliydi. Bir futbol takımı vardı
ve iktidarla özdeşleştirilmişti. İktidar karşıtları o takıma karşı olan
bilinçten yoksun karşıtlıklarını, onun karşısındaki takımı destekleyerek
taraftarlıklarını yaptıkları bir kutsama ayinine dönüştürmüşlerdi. Oysa geride
16 takım daha vardı ve ortalıkta şampiyon olan takımın maçlarıyla ilgili birçok
tartışma yaşanmıştı. Diğer bir ifadeyle, adalet kavramını kendi karşıtlıklarını
referans alarak yeniden tanımlayıp içselleştiren geniş bir toplum kesimi söz
konusuydu. Mantığına güvenilen bilim insanlarından gazetecilere, iş
adamlarından medya kuruluşlarına bütün toplum tam bir zafer sarhoşluğu içerisinde
bu şampiyonluğa seviniyordu. Başka hakların yenmiş olabileceği ihtimali kimseyi
ilgilendirmiyordu.
Sevgili
dostlar, burada takım isimleri üzerinden beni eleştirebilirsiniz. Ancak kastım
kimin şampiyon olup olmadığı değildir. Görünen manzara çok daha ciddi
sorunlarımız olduğunu düşünmeme sebep olmuştur. Felsefenin aşama aşama eğitim
sisteminden uzaklaştırılması, daha süreç tamamlanmadan ilk meyvelerini vermiş
görünüyor. Ben artık sürünün peşine takılıp karşıtlık üzerinden benim
düşüncelerimi esir almaya çalışan hiç kimseye pirim vermeyeceğim. Milli
mücadelemizin başlangıcı olarak kabul edilen 19 Mayıs 1919 tarihinin yüzüncü
yılında, özlemle ve hasretle andığım Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü bana
yeter; “Hayatta en gerçek yol gösterici ilimdir”. Sağlıcakla kalın…
Dr.Özkan LEBLEBİCİ
sporun her türü insan gelişimi ve toplumlar için faydalıdır. ancak ne yazık'ki sporu,sanatı,dini insanları bu sebeplerle uyutmak ve kullanmak daha makbul olmaktadır.siyasallaşmadan politize olmadan uyumaya ve sömürülmeye devam eder.gelişmemiş beyinler.........................
YanıtlaSil